MEVSİMLERDEN KIŞTI
Her gün o huzurevinin önünden geçerdim. Hep merak ederdim
oradaki insanların hikayelerini. Ama fırsat bulup ta bir türlü gidemezdim.
Bir gün pencere önünde durmuş, ak sakallı ihtiyar bir amca dikkatimi
çekti. Durup biraz seyrettim onu. Yüzünde derin çizgileri, ak sakalı, sıcak bir
gülümseyişi vardı. Sıcacık gülümsedi bana camın önünden.
Artık her gün görüyordum onu. Sıcacık gülüşlerle gülümsüyorduk
birbirimize. Bir gün erteleyip bütün işlerimi
ona gittim. Bembeyaz, kırışık ve uzun ellerini öpmeye doyamadım. Ellerimi
ellerinin arasına aldı. Uzun zamandır dostmuşuz gibi sohbete daldık. Bana
güvercinlerini, mevsimleri ve papatyaları anlattı. Güvercinler en iyi sır arkadaşıymış. O, hep pencere
kenarında durup mevsimleri seyredermiş. Mevsimlerden en çok ta
kışı severmiş. “Neden” diye sorduğumda şu cevabı verdi: “Ben beyazlarla
gideceğim bu dünyadan evlat. Beyazlar uğurlasın istiyorum beni ardımdan.” Bir de papatyaları severmiş;
hep saf, hep uzak yeşillikleri anımsatan o papatyaları....
Sık sık
ziyaretine gittim o günden sonra.
Mevsimlerden kıştı. Yine ziyaretine
gitmiştim.
Odasından içeriye girdiğimde beyazlar içinde gördüm
onu. Camın önünde iki beyaz güvercin bekliyordu.
Masasında kurumuş beyaz papatyaları vardı. Tıpkı karın yağması gibi sessizce ve
beyazlarla gitmişti işte. Beyazlar uğurluyordu onu ardından.
Soğuk bedeninde sıcak bir tebessüm
bırakmıştı güvercinlere, papatyalara ve
sessiz yağan kara.
Şevval Gül