HİÇTEKOMİKOLMAYANHİKAYE

 

   Hiçte komik değil !” diye bağırdı genç adam.

    Gülmekten yerlere yatanlar, göbekleri çatlayacak kadar kahkahalara  boğulanlar, bir anda sus pus olmuşlardı. Beyinlerinde ‘hiçte komik değil’ cümlesi yankılanıp duruyordu. Şimdi derin bir sessizlik  hakimdi etrafta. Kimse çıt çıkarmaya cesaret edemiyordu. Fıkrayı anlatan Kral’ın bakışları sertleşmişti. Ardından masanın  diğer ucunda bulunan  sarı saçlı gence dönerek:

     Sizi duyamadım genç adam  diye kükredi.

    Hiçte komik değildi anlattığınız fıkra  efendim” diye fısıldadı genç. Éshe’nin yanında oturan en yakın dostu Ates, Éshe’nin kolunu dürterek:

      Ne diyorsun dostum, karşında Kral bulunuyor. Lütfen ondan özür dile, yoksa.....” diye devam edecekken Éshe, kaşlarını çattı:

     Ates neler saçmalıyorsun sen, asıl sen aklını başına topla !”  dedi.

    Éshe’ye haince bakan Kral, masayı yumruklayıp altını üstüne getirdi. Sonrada sarayına doğru yol aldı.

    Gece olmuştu.

    Bütün halk horul horul uyuyordu. Gözleri açık olan sadece  Kral ve Ates’ti. Üç saattir yatağında bir o yana, bir bu yana dönüp duran Kral, her gözünü açışında ‘hiçte komik değil’ diye bağıran genci  görüyordu. Anlam veremediği durumla karşılaşan Kral, bu zamana kadar anlattığı fıkralarla

halkın kahkahalara boğulmasını sağladığını düşündü. Acaba onlar yalancıktan mı gülüyorlardı:

     “ ilahi Kral’ımız nereden bulursunuz bunları bilemeyiz ki...”  diye beni kutluyorlardı. Hayır bunlar sahte olamazdı. Anlattığım fıkralar, gerçekten de komikti. Ben bile gülüyordum bunlara .

     Ates’in de gözüne uyku girmemiş, can dostu Éshe’nin bugün yaptıklarına  o da anlam verememişti. “Tamam fıkralar o kadar da komik olmayabilirdi. Hatta hiç komik olmayabilirler ama, senin de  herkes gibi gülümsemen sana ne kaybettirirdi ki? Umarım sana bir kötülük yapmazlar. Umarım sivri dilini koparmazlar” diye düşünerek sabahladı.

    Güneş doğar doğmaz, can dostunun evine fırlayan Ates, gördüğü manzara karşısında  hiçte şaşırmamıştı. Kapısı kırılan evin içi darmadağındı. Yatak, yorgan kan içindeydi. Dostunun üstünü bile giymesine bile izin vermeden apar topar götürmüşlerdi.

    Güneş batmak üzereydi ki, Ates saraya varmış Kral’ın ayaklarına kapanıp ağlıyordu. Özürler diliyor, aflar istiyor, dostunun meczup olduğunu ileri sürüyordu. Kral, sessizliğini bir cümle ile bozdu:

    “Yarın sabah güneş doğarken arkadaşının kafasının kopuşunu izlemek istiyorsan, bu gece onunla kalmalısın, yoksa hemen çekil git !”

      Demir parmaklıklar açıldı ve iki dost birbirine sarıldılar. Yere çömelmişlerdi oturmak için. Ates:

     Neden ?” diye sordu.

     Peki ya sen, Neden?” diye karşılık verdi.  Ates, bu soruyu sorduğuna pişman olmuş bir şekilde konuyu değiştirdi ve sabaha kadar konuştular, dertleştiler.

    Sabah olmuştu

     Güneş doğmak üzereydi. Éshe, kucağında uyuyan arkadaşını uyandırmamak için  ne kadar yavaş hareket ettiyse de Ates, uyanmıştı. Sert bir şekilde :

     Ne o sevgili dostum! Son yolculuğuna beni görmeden mi gidiyorsun?

       Tekrar kucaklaşan dostlar, giyotin masasının bulunduğu alanı rahatlıkla görebilen pencereye yaklaştılar. Bu arada cellat, kapıyı açıyordu.

      “Sen burda kal dostum. Buradan izlersin infazı

tamam mı? Cennette görüşmek üzere şimdilik eyvallah!” diyerek ayrıldı yanındaki cellatla.

        Bütün hazırlıklar tamamlanmış, saray halkı Kral’ı bekliyordu. Nihayet Kral gelmişti. Giyotinin altındaki genç, gözünü kırpmadan onu izliyordu.

      Herkes nefesini tutmuş, Kral’ın işaretini   bekliyordu. Kral, genç adamın yanına gelerek:

    “ Bak, bu sana anlatacağım son fıkra.!  Beğeneceğini umarım.” diye fısıldadı. Meydandaki topluluğa dönerek, gür sesiyle:

    “Bir gün adamın biri kızıyla beraber evde oturuyormuş.(fıkranın geri kalan kısmı dergimizin yayın ahlakına aykırı olduğu için makaslanmıştır.)

     Ates  dahil herkes, bütün saray kahkahalara boğulmuştu. Sadece sağır cellat ve sarı saçlı Éshe gülmemişti. Éshe  anlamsız gülüşlere göz gezdiriyordu. Son kez Ates’in gözlerinin içine baktı ve yavaş yavaş göz kapaklarını indirirken:

    “Kral’ım izin verirseniz son sözümü söylemek istiyorum.” dedi ve derin bir nefes aldı. Avazı çıktığı kadar:

      HİÇTE KOMİK DEĞİİİİL !!!!” diye bağırdı. *****

     Aradan yıllar geçmişti.

      Kral, fıkra anlatmayalı 22 sene olmuştu. Artık gülmeyi de unutmuştu. Sarayın en tepesinde bulunan odasında, yıllar önce kenara attığı ‘yüzyılın fıkraları’ adlı kitabı eline aldı. Sabahtan akşama  kadar sayfa sayfa okudu. Gözyaşları içinde:

     “Gerçekten de hiçte komik değillermiş.”dedi ve kitabı yakmaya başladı.

 

                                                                                 Malcolm Q

 

 

BU SAYIDA / ARŞİV